Yazılım ile ilgili notlar

Çözdüğüm problemleri ve bu yolda öğrendiklerimi yazıyorum. - “Söz uçar, yazı kalır”

Made to Stick

27/11/2023 tarihinde eklendi

“Made to Stick” adlı kitabı okudum. Bu yazıda, kitaptan ne anladığımı bulacaksınız. Kitap destekleyici ve ilginç örneklerle dolu, sırf bu örnekler için okunabilir. Çok akıcı bir anlatım yok ama, biraz da düşündürdüğü için belki, diğer kitaplara nispeten geç bitirebildim. Kitaba bu bağlantıdan göz atabilirsiniz.

Made to Stick

Özet

Kitap fikirlerimizi nasıl aktarmamız gerektiği yönünde pratik yöntemler ve kurallar veriyor. Çarpıcı bir örnekle başlıyor. Gazetecilik dersinde hoca öğrencilere bir ödev veriyor:

“Perşembe günü okulumuzdaki öğretmenlerin katılacağı bir seminer düzenlenecek, öğretmenler ve yöneticiler tüm gün bu seminerde çeşitli yönlerini geliştirecek ve okulumuza daha büyük katkılar sağlamak için donanımlarını artıracaklar.”

Bu bilgiyi kullaranarak, okul gazetesine bir manşet yazınız.

Öğrenciler seminerin detaylarıyla, öğretmenlerle, müdürle ilgili çeşitli başlıklar uyduruyor. Oysa en çarpıcı başlık (ve hocanın aradığı), dile getirilmeyen ama seminerlerin doğal neticesi olan şu gerçek:

PERŞEMBE GÜNÜ OKUL TATİL!

İşte kitabın özü bu diyebiliriz; basit, şaşırtıcı, somut, duygusal ve hikaye unsurlarına sahip fikirler kalıcı olmaya daha yakındır.

Fikirlerimizin kalıcı şekilde anlaşılıp özümsenebilmesi için bazı yöntemler var. Bu yöntemleri SUCCESS şeklinde kodluyor yazar. Her harf, bir yöne dikkat çekiyor.

S (Simple)

Öncelikle fikrimizi özünden ayrılmadan en basit haliyle ifade etmeliyiz. Üç şey anlatmak yerine, tek şey anlatmak gerekiyor.

When you say three things, you say nothing. When your remote control has fifty buttons, you can’t change the channel anymore.

“Curse of knowledge” bizi fikrimizi basit şekilde ifade etmekten alıkoyan en büyük engel. Fikrin sahibi olduğumuzdan, fazlasıyla konuya hakim olduğumuzdan, bu bilgimizi bir şekilde karşı tarafa göstermek istiyoruz. Bunu yaparken de basitliği kaybediyoruz ve çok şey anlatmaya çalışıp, muhattabımızın hiçbir şey anlayamamasına sebep oluyoruz.

U (Unexpected)

Fikrinizin ilgi uyandırması için, karşı tarafı biraz ters köşe yapmamız lazım. Bu sayede, dinleyeni yakalamış olacağız. Bu noktadan sonra, sırada dinleyende merak duygusunu harekete geçirmeliyiz ki kontrolü kaybetmeden kendimizi dinletmeye devam edebilelim. Filmler bu işi güzel yapıyor, bir sonraki sahnede ne olacak acaba duygusuyla dikkatimizi hiç kaybetmeden izliyoruz bazı filmleri.

C (Concrete)

Fikrinizin somut olması gerek. İnsanlar somut şeyleri daha iyi anlarlar. Herkesin aynı şeyi anlayabilmesi için, soyut kavramlardan oldukça uzak durmalıyız.

C (Credibility)

Fikrinizin inanılırlığının olması gerek. Bu bazen bir istatistikle verilebilir, bazen fikrinizi destekleyen ünlü biri ile olabilir. Kimi zaman da dinleyiciye kendi kendine doğrulama fırsatı sunarak inanılırlık kazanabiliriz.

Testable credentials can provide an enormous credibility boost, since they essentially allow your audience members to “try before they buy.”

E (Emotional)

İnsanların duyularına hitap edin. Onları duyusal olarak tetikleyin. Bir yardım kampanyasında, insanlar genel bir yardımdansa somut ve belirli bir bireye yardım etmeye daha yatkındır. Çünkü duygularımız, o kişiyle empati kurmaya programlıdır ama topluluk işin içine girince empati duygusu zayıflar.

How can we make people care about our ideas? We get them to take off their Analytical Hats. We create empathy for specific individuals. We show how our ideas are associated with things that people already care about.

S (Story)

Hikayeler iletişimde çok önemli bir gereçtir. Eğer iyi bir hikayeniz varsa, fikrinizin tutulması ve kalıcı olması çok kolaylaşır. Hikayeler uydurulmaz, çevrenizden gözlemler yaparak tespit edilmesi gerekir. Doğru hikayeyi bulmak kolay değildir. Hikayelerin diğer bir yönü de, kafamızda olayları canlandırmaya yardım etmesidir. Bu şekilde akılda daha çok yer eder fikirler.

İlginç Notlar

… sitting quietly, without moving, and picturing yourself performing a task successfully from start to finish—improves performance significantly.

Kitapta bir yerde bu bilgi veriliyor, araştırmalarla desteklenmiş bir gerçek. Bana çok ilginç geldi, aklıma teknik direktör Mustafa Denizli’nin maçlardan önce maçı kafada oynaması geldi. Diyor ki; bir işi kafamızda hayal ederek en başından sonuna kadar prova etmek, gerçekte o işi yapacağımız zaman performansımızı belirgin biçimde artırır.