İlerleyen teknoloji ile birlikte, uzaktan (remote) çalışmak mümkün hale geldi. Günümüzde, özellikle ABD’de, pek çok firma çalışanlarının evden çalışmasına izin veriyor. Bazı firmalar ise işi bir adım daha öteye taşıyıp “remote-first” mantığıyla, tüm ekip belirli bir ofise bağlı olmadan dünyanın dört bir yanına dağılmış biçimde çalışıyor.
Son iki yıldır freelancer olarak, bir ofise gitmeden, çalışma odamdan işlerimi yürütüyorum. Uzaktan çalışmanın avantajlarını ve dezavantajlarını, yaşadığım kadarıyla anlatacağım.
Yazılım sektörü uzaktan çalışmak için en elverişli sektörlerden biri. Yazılımcılar da bu tür çalışmaya en yatkın işçiler gibi görünüyor:
Uzaktan çalışmanın en belirgin avantajı, çalışmak istediğiniz yeri seçebilmeniz. Bu sayede, mesela evden çalışmayı seçerek, işe gidip gelirken vakit kaybetmemiş olursunuz. Yazılım sektörü ülkemizde maalesef diğer pek çok sektör gibi İstanbul merkezli. Bu konuda yapılan bir çalışma var mı bilmiyorum ama kendim ve çevremden düşününce, İstanbul’da yaşayan bir çalışan eğer günde bir saatini yolda geçiriyorsa haline şükrediyor.
8-5 ofiste bulunmak zorunda olmamanın getirdiği bir diğer fayda ise, gün içinde çıkan ıvır zıvır işlerinizi rahatlıkla halledebilmek. Mesela sabah çocuğunuzu okula bırakıp, öğleden sonra alabilirsiniz. Eve tadilat için usta gelecekse bu sizin için bir problem olmaktan çıkar.
Bir ofise bağlı olmadan çalıştığınız zaman, iş ve özel hayatı birbirinden ayıran keskin çizgiler ortadan kalkabiliyor. Bunu bir avantaj olarak kullanmak ve dezavantaja dönüşmesini engellemek sizin elinizde. Fazla mesai evde de olsa ofiste de olsa fazla mesaidir, günde sekiz saatten fazla çalışılmasını doğru bulmuyorum. 8-8-8 taktiğini uygulama taraftarıyım, uyku, iş ve hayat, her biri için sekiz saat.
Ofiste geçen bir günün ardından, bugün ne yaptım ben diye düşünürken, hiçbir şey yapamamış olduğumu fark ettiğim çok oldu. Klasik ofis ortamında, açık oturum planıyla birlikte, herkes herkese maydanoz olabilme potansiyeline sahip. Bir araştırmaya göre rahatsız edildikten sonra dikkatinizi yeniden toplamak 23 dakika sürüyormuş. Ofise bağlı kalmadığınız zaman, çalışma ortamınızı kendiniz seçip tasarlayabilirsiniz ve böylece maksimum konstantrasyon için uygun koşulları sağlayabilirsiniz.
Türkiye’de yaşayıp dövizle maaş alabilmek güzel olurdu değil mi? İngilizce’si iyi bir yazılımcı olarak bunu yapmak artık çok kolay. Yurtdışından proje bazlı freelance işler bulabilirsiniz, veya “remote-first” denilen türden bir firmaya girip bordrolu bir çalışan olabilirsiniz. Türkiye’de iyi bir şirkette alabileceğiniz paranın 3-5 katını rahatlıkla kazanabilirsiniz.
Bunu söyleyeceğimi düşünmezdim ama uzaktan çalışmanın getirdiği en büyük dezavantaj iş yerindeki goygoy’dan mahrum kalmak. İnsan sosyal bir varlık, sohbet edip şakalaşmaya veya dertlerini paylaşmaya ihtiyacı var. Uzaktan çalıştığınız zaman yalnız başınızasınız. Elbette paylaşımlı bir ofis tutabilir veya gidip bir kahve dükkanından çalışabilirsiniz ama bu bile yetmeyebilir, neticede çevrenizdeki insanlar arkadaşlarınız değil.
Yurtdışındaki bir firmaya çalışacaksanız eğer, gelir verginizle, sağlık sigortanızla ve emekliliğinizle kendiniz ilgilenmeniz gerekiyor. Çok büyük bir dert olmamakla beraber, aklınızda bulunması lazım.
Değişime ayak uydurun, remote çalışma fikri ilginizi çekiyorsa seçeneklerinizi araştırın. Web’de “remote first” firmaların toplandığı listeler var, mesela şunun gibi. Auth0, Automattic, Basecamp, DigitalOcean, GitLab ve Mozilla gibi pek çok meşhur firma da remote-first çalışıyor. Sorgusuz sualsiz uzaktan çalışmak çok iyidir demiyorum, ama eğer mevcut işinizi sevmiyorsanız veya bir değişim arıyorsanız bu seçeneği de değerlendirin.
Benim çalışıtğım yer olan Toptal “seçilmiş” freelancer’lardan oluşan bir havuz ve buradan pek çok farklı firmaya saatlik ücretinizi kendiniz belirleyerek iş yapabiliyorsunuz. Başvurmayı düşünürseniz, bana özel bu linki kullandığınızda eğer mülakat süreçlerini geçip iş almaya başlarsanız ikimiz de 500$ bonus kazanıyoruz. Toptal ile ilgili daha fazla bilgiyi serinin diğer yazısında bulabilirsiniz.